Yaşamla Ölüm Arasındaki İnce Çizgide Olmak

Yaşamla Ölüm Arasındaki İnce Çizgide Olmak

İnsan hayatında en zor günlerin başında hasta veya hasta yakını olmak geliyor diye düşünüyorum. Atalarımız ne demiş “Her şeyin başı sağlık” bu bakış açısı ile gittiğimizde karşımıza EMPATİ kelimesi çıkıyor. Yani bir hastaneye gittiğimizde bizi karşılayan ilk kişi olan Hasta Kabul departmanı çalışanları en az doktorlar kadar önem arz ediyor hayatımızda, bu sorumluluk bilinci ve yaklaşımı ile bizleri karşılamalarını ve yardımcı olmalarını bekliyoruz.

Aslında isteklerimiz çok da fazla değil, anlayış, saygı, güler yüz ve yardım talep ediyoruz. Tabii ki çok şey istemiyoruz diyoruz da bu isteklerin çok mu az mı olması tamamen bizi karşılayan personelin yaklaşımına ve bizlerin verdiği cevaplara bağlı. Bu iletişim süreci çok güzel geçebileceği gibi bir o kadarda kabusa dönebiliyor.

Rahmetli babamın ilk kanser teşhisi konduğu zamanlarda tahmin edersiniz ki aile olarak telaşlı, endişeli ve yardım arayan bir insan pozisyonundaydık. Lafı çok uzatmadan sizler için bir örnek teşkil etmesini umarak başımdan geçen bir anıyı paylaşmak istiyorum.

Efendim ülkemizin bilinen bir hastanesine tedaviye başlamak amacı ile gittik, hayatımda ilk defa böyle önemli bir konu için hastanedeyim ve babamın ağrıları çok fazla olması ve tedavisine başlayamamanın verdiği endişesi ile de tedirginim, hastanede tanıdık bulmak ve ona göre davranmanın doğru olmadığına inan biri olarak, direkt danışmaya gittim ve görevli memurdan yardım istedim, adı üzerinde DANIŞMA!!!

Ben: Merhaba babama kanser teşhisi konuldu muayene olabilmesi ve tedavi sürecini başlatmak için ne yapmamız gerekiyor?
Görevli: 6 numaralı odaya gidin (Merhaba, hoş geldiniz, güler yüz v.b. yukarıda bahsettiğim unsurların hiçbiri yok)

Böylelikle biz danıştık ve oda cevap verdi, diyeceksiniz ki daha ne yapması gerekiyordu?
Haklısınız bununla birlikte devamını okumanızı rica ediyorum.
6 numaralı doktor odasının kapısına gittik, görevli hademe bizi durdurdu,

Hademe: Evet ne vardı?
Ben: Aynı açıklamayı ona da yaptık.
Hademe: Bekleyin doktor sizi anons edecek.
Ben: Herhangi bir evrak yok bizim geldiğimizi nasıl bilecek, ekstra bir şey yapmak gerekmiyor mu?
Hademe: Kardeşim bekleyin anons edecekler dedim ya!

Beklemeye başladık, hoparlörden isimler anons ediliyor, kişiler girip muayene olup çıkıyor, ben merak içindeyim doktor bizi nerden tanıyacak, nasıl anons edecek adamın altıncı hissi bu kadar mı kuvvetli? Birkaç defa hademe ve danışmaya sormamıza rağmen her seferinde aynı cevabı aldık “6 numara gidin, doktor anons edecek), böylelikle bir günümüz geçti, kapıdan içeri girmek nerede ise imkânsız.
Ertesi gün yine gittik aynı senaryo devam etti, bu sefer ben araştırma yaptım başka doktor, hemşirelere ve görevlilere sordum ve bu araştırmanın sonucunda gitmemiz gereken yer kesinlikle 6 numaralı oda bunu öğrendik, bununla birlikte içeri nasıl girilecek öğrenemedik.
Ağrı içinde bir baba, başlamayan bir tedavi, endişeli bir anne ve çaresiz bir ben, hastanede dönüp duruyoruz. Böylelikle ikinci günümüzü de geçirdik ve halen içeri giremedik.

Üçüncü gün, ben bütün kurallarımı ve anlayışımı evde bırakarak hastaneye geldim, hademeye yanaşarak;

Ben: Abi yan tarafa bir gelir misin sana bir şey soracağım (elim cebimde sanki para verecek gibi)
Hademe: Buyur kardeşim (Daha önce böyle yaklaşım yoktu)
Ben: Adamın yakasına yapıştım, o sinirle ağzımda köpükler çıkara çıkara, bizim o odadan içeri girmek için ne yapmamız gerektiğini ya şimdi söylersin ya da sonuçları ikimiz içinde iyi olmayacak.
Hademe: (Endişeli ve korkmuş bir şekilde) Abi dosya açtırdınız mı?
Ben: Bunu 2 gündür sana defalarca sormama rağmen bana neden söylemedin de “bekle doktor çağıracak” dedin?
Hademe: Danışma size söylemedi mi? Arkadaki bankodan hemşirelere evraklarla başvurun dosyanızı açsınlar, bana getirin doktora vereyim muayene olun.

Evet işte en önemli soru buydu “DANIŞMA SİZE SÖYLEMEDİ Mİ?”

Bankoya gittik, evraklarımızı verdik 30 dk. geçmeden doktorun karşısında oturuyorduk, işte bu kadar basit. İşlem basit bununla birlikte bir hastanın hayatından 2 kritik günü heba ettik, belki de babamın daha uzun yaşaması için o 2 güne hatta saniyelere ihtiyacı vardı.

Uzun lafın kısa şu sevgili dostlar, insan sağlığı için saniyelerin öneminin olduğunu hepimizin kabul ettiğini biliyorum. Önemli olan kabul etmek değil bu kabule göre işimizi yapmak, takip etmek ve sonucundan emin olmak, gösterilen her yaklaşım ölümle yaşam arasındaki ince çizgide yürürken hangi tarafa gideceğimizi belirliyor.

Önemli olan EMPATİ yapmak ve kendimizi hasta veya hasta yakının yerine koyabilmek, buna göre yol göstermek ve destek olmak, bu şekilde göstereceğiniz her yaklaşım bizden size minnet ve teşekkür olarak geri dönecektir.

Sizlerin işinizin de zorluklarını biliyoruz, her gün yüzlerce dertli insanla uğraşıyor, yoruluyor ve yıpranıyorsunuz, aynı anlayış ve güler yüze sizlerinde ihtiyacı var, bununla birlikte ev sahibi sizler misafirde bizleriz. Bizim kültürümüzde ev sahibi misafirinin rahatı için gerekeni hiç çekinmeden yapar ve bundan mutluluk duyar.

Bugün hastane çalışanı olabiliriz, her an hasta veya hasta yakını olma riskini de yanımızda taşıyoruz.

Bu bakış açısı ile çalışan tüm personellerimize teşekkür ediyor ve minnet duyuyorum, onlar örnek insanlar ve insan hayatında 1 sn.nin önemini çok iyi biliyorlar.

Anlayış ve başarı dolu günler sizinle olsun.

Hüseyin MERVİŞ

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir